Beğenilenler

Masa Tenisinden Bilim Adamlığına Büyük Yolculuk…… Haluk Çokuğraş..

Ben eskrimciydim aslında… İstanbul Erkek Lisesini tercih etme nedenlerimden biri de o zamanın efsane eskrimcisi, baba dostu, Deniz Öçgüder’in okulun eskrim takımını çalıştırmasıydı. İki yıl düzenli olarak okulda eskrim ile uğraştım. O sıralarda aynı okulda okuduğumuz Hikmet Çokuğraş ile birlikte bir taraftan da öğle tatillerinde masa tenisi oynuyorduk; ehhh, fena da değildim hani… Yani en azından raket hakimiyetim vardı… Çünkü daha 7-8 yaşlarındayken babam eve iki mantar raket getirmişti ve biz  bir metre uzunluğundaki bir orta sehpasının tam ortasına Victor Hugo’nun 8 ciltlik Sefiller kitabının 5 tanesini dikerek “ağ” yapmıştık ve babamla saatlerce tik-tak oynardık.  Masa tenisine bir aşinalık eskiden de vardı yani (!)

Orta ikinci sınıfta, okulun karanlık koridorlarında bir fısıltı dolaştı: İstanbulspor masa tenisi takımı kuracakmış, öğrencile arasında seçme yapılacakmış diye… Yatılı okuyan bizler arasında bir heyecan dalgası esti, raketini kapan spor salonuna koştu… Uzun boylu, seyrelmiş saçlı, badem bıyıklı, çok zarif elleri olan, gri takım elbisesinin içerisine bisiklet yakalı lacivert bir kazak giymiş 30 yaşlarında birisi büyük bir ciddiyetle bizleri izledi, elindeki deftere notlar aldı… Arada bir “Raketi öyle değil böyle tutacaksın… Topa maksimumda vur… Çok hareketsizsin… Topa bakman lazım…” gibi uyarılarda bulunuyordu… ŞABAN ABİ !!! Sonraları çocukluk ve gençlik yıllarımın idolü oldu. Masa tenisinin, efendi, çalışkan ve bilge kişisiydi…

Sonra İstanbulspor masa tenisi takımı kuruldu; önceleri sadece İstanbul Erkek Lisesi öğrencilerinden (Bekir, Hikmet, Mahmut, ben, Abdullah, Defne…) oluşan takıma sonra Özcan Kazancıoğlu, Altan Denizsel, İsmet Yüksel ve sevgili Nazım Arpacı abi zaman içerisinde katıldılar.

Katıldığım ilk turnuva, 1971’de Kadıköyde Marmara Koleji’nin spor salonunda (ki, uzun yıllar maçlar bu salonda yapıldı) İstanbul Yıldızlar Turnuvasıydı… Çok da katılan yoktu ama, nasıl olduysa çiftlerde finale çıktık. Rakipler: Anneciğiiiiiimmmm… Vasil ve (kardeşi Fani miydi, Desis miydi, unuttum) bir başka Beyoğlusporlu çocuk… Yenildik tabii… Şaban Abi beni bir de mikst’e yazmış… Ortağım ufak tefek ama yerinde duramayan cin gibi bir kız: Derya Sokol… Biz yine finaldeyiz, rakipler Vasil ve Stella… E haliyle yine yenildik…

Velhasıl, masa tenisi maceram böyle başladı… O zamanlar masa tenisi benim için herşeyden önemliydi…  Her hafta sonu maç ya da antrenman vardı, çok yorucuydu doğrusu…  Bütün bu süreçte çok güzel dostlar, can arkadaşlar edindim. Güzel anılar biriktirdim. Fakülte ikinci sınıfa kadar oynadım. Sonra derslerin ağırlığı, kariyer kaygısı ve zamansızlık gibi nedenlerle çok sevdiğim masa tenisinden kopmak zorunda kaldım.

1983 yılında Hava harp okulunda yedek subayken kısa bir süre müesseseler liginde oynadım. Keza, 1999 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi takımıyla müesseseler liginde 5-6 maça çıktım. Hepsi o kadar…

Facebook sayesinde 4-5 yıldır eski arkadaşlarımı tekrar buldum, eski anılar tekrar depreşti. Sevgili Davit’in ısrarıyla yeniden faal olan Beyoğluspor klübüne üç kere gidebildim. Bu arada Davit bana (muhtemelen) şahane bir raket yaptı… Muhtemelen diyorum, çünkü hiç oynama fırsatım olmadı. Büyük bir şaşkınlıkla geçen bu zaman zarfında masa tenisinin kurallarının değiştiğini, raketlerin farklılaştığını, topu bile eskisi gibi olmadığını öğrendim. Vuruş teknikleri de değişmişti. Şaban Abi bize bilekten hareketleri yasaklamıştı, şimdilerde bilek çok önemli (Kulakların çınlasın Şaban Abi)

Daha sert ve daha hızlı oynanıyor masa tenisi

Bu arada başka bir şey daha öğrendim: Hayatım boyunca hiç iyi bir rakete sahip olmamışım… O zamanlar raket sahibi olmak zordu, 3 sene aynı lastiklerle oynamıştım…

Şimdilerde 61 yaşında, artık emeklilik hayalleri kuran ve o hayallerin içerisinde de bir gün tekrar düzenli olarak masa tenisi oynayabilmek olan, dingin bir adamım. Yıllardır Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında öğretim üyesiyim. Şunu biliyorum ki, eğer mesleğimde iyi bir yere geldiysem, bunda çocukluk yaşlarımda yaptığım sporun, masa tenisi oynarken edindiğim alışkanlıkların, dirençli, dikkatli ve sabırlı olmak ve hızlı karar verebilmek için yaptığım bütün o çalışmaların çok katkısı olmuştur.

Sevgili Şaban Abi, hala arada sırada telefon ediyor, ya da mesaj gönderiyor: “Çabuk televizyonu aç, Ma Long’un maçı var, Hikmet ile Defne’ye de haber ver…” diye… Heyecanla TV’nin başına çöküp beyaz topun tik takları arasında başka dünyalara, geçmişe, çocukluğuma dalıyorum; tüm eski dostları hatırlıyorum… Sevgili Cem Avunduk’un eski masa tenisi oyuncularını konu alan dizisini de büyük bir beğeni ile okuyorum. Bu dizide bana da yer verdiği için kendisine çok teşekkür ediyorum. Bir gün tekrar buluşabilmek umuduyla tüm eski dostlara ve masa tenisi severlere sevgilerimi sunuyorum.

Haluk Çokuğraş

Cem Avunduk.
Masa Tenisinden Bilim Adamlığına Büyük Yolculuk…… Haluk Çokuğraş..

 

Yorumunuz ?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Discussion

  1. Avatar Bülent Özkamer

    Haluk, çok güzel bir anlatım zevkle okudum. Senin hakkında bilmediklerimi öğrendim. Benim böyle aktif bir spor yaşantım olmadı. Ancak çocuklukta başlayan aktif spor uğraşılarının bedensel ve kişilik yönünden bir çok kazanımları olacağını düşündüğümden ben de oğlumu teşvik etmiştim. Uzun süre yüzme ve baskelbol ile ilgilendi. Kariyerine çok olumlu etkisi olduğunu şimdi kendisi ifade ediyor.
    Sevgiler

Yukarıya çık